-
1 coup
n m1 tape, choc dayak [da'jak]◊un coup de poing / pied — tekme
2 tir silah atışı3 gürültü [ɟyɾyl'ty]4 mouvement darbe, vuruş♦ coup de fil fam telefon çağrısı5 hızlılık♦ coup de soleil güneş çarpması♦ coup de foudre yıldırım aşkı6 délit kötü iş♦ coup d'État hükümet darbesi7 fois kere, kez [cez]◊J'ai réussi du premier coup. — İlk kerede başardım.
8 coup d'œil bakıverme9 coup de main fig yardım10 tenir le coup fam dayanmak11 boire un coup iki tek atmak12 du coup bu yüzden◊Je suis rentré tard, du coup, je ne l'ai pas vu. — Geç döndüm, bu yüzden onu görmedim.
13 tout à coup / tout d'un coup birdenbire◊Il eut une idée tout à coup. — Birdenbire aklında bir fikir geldi.
◊Il s'est arrêté tout d'un coup. — Birdenbire duruverdi.
14 sur le coup anında◊Sur le coup, je n'y ai pas pensé. — O an, düşünmedim.
15 après coup ancak sonra◊Je n'y ai pensé qu'après coup. — Ancak sonra düşündüm.
-
2 rendre
v t1 ce qu'on avait geri vermek◊Je lui ai rendu les clés. — Ona anahtarları geri verdim
2 un achat geri getirmek3 faire devenir (suivi d'un adj.) etmek◊Cela me rend fou. — Bu beni deli ediyor.
4 rendre visite à qqn birini ziyaret etmek5 rendre service à qqn birine yardım etmek6 kusmak7 ifade etmek◊L'ambiance est bien rendue dans le film. — Ortam filmde iyi ifade edilmiş.
-
3 prêter
v t1 fournir ödünç vermek2 accorder vermek, sağlamak♦ prêter attention à qqch bir şeye dikkat etmek3 prêter serment ant içmek4 attribuer biri hakkında konuşmak -
4 secours
n m1 aide yardım [jaɾ'dɯm]◊2 les secours yardım3 de secours yedek4 aide financière para yardımı, maddi yardım -
5 aushelfen
aus|helfenirr vijdm \aushelfen birine yardım etmek, birine yardımda bulunmak;sie half ihm mit Werkzeug aus ona alet vererek yardım etti -
6 Arm
Arm <-(e) s, -e> m1) ( Körperteil) kol;\Arm in \Arm gehen kol kola gitmek;jdn in die \Arme nehmen birini kollarının arasına almak, birini kucaklamak;jdn mit offenen \Armen aufnehmen birine kollarına açmak;jdn auf den \Arm nehmen ( fig) birini kafa kola [o gır gıra] almak, biriyle dalga [o matrak] geçmek;jdn unter den \Arm nehmen ( fam) birinin koluna girmek;jds verlängerter \Arm sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;jdm in die \Arme laufen birine rast gelmek;jdm unter die \Arme greifen birine kol kanat olmak, birine yardım etmek;einen langen \Arm haben kolu uzun olmak, sözü geçer olmak, nüfuzlu olmak2) tech kol3) ( eines Flusses) kol4) ( Ärmel) kol -
7 porter
Iv t1 taşımak2 tenir tutmak3 soulever taşımak4 déplacer götürmek5 orienter yöneltmek, yoğunlaştırmak6 donner getirmek◊porter bonheur / malheur — uğur / uğursuzluk getirmek
7 porter plainte contre qqn birini adalete şikâyet etmekIIv i1 porter sur konusu olmak◊Le débat portait sur la justice. — Tartışma adalet konusundaydı.
2 s'entendre loin uzaktan duyulmak3 etkili olmak◊Notre pétition a porté. — Dilekçemiz etkili oldu.
-
8 service
n m1 aide yardım [jaɾ'dɯm]♦ rendre service à qqn birine yardım etmek2 dans un restaurant servis [seɾ'vis]◊Le service est rapide. — Servis hızlı.
3 salaire hizmet ücreti◊Cela fait vingt euros, service compris. — Hizmet ücreti içinde, yirmi euro eder.
4 takım [ta'kɯm]5 être de service çalışmak◊Je suis de service demain. — Yarın çalışıyorum.
6 être hors service bozuk olmak◊Le distributeur est hors service. — ATM cihazı bozuk.
7 bureau bölüm [bœ'lym]8 sport servis topu -
9 Beistand
Beistand <-(e) s, -stände> mjdm \Beistand leisten birine yardım etmekrechtlicher \Beistand hukuki müşavir(lik) -
10 beistehen
-
11 aide
In f1 soutien, secours yardım [jaɾ'dɯm]2 à l'aide de -(y)leIIn m/fassistant yardımcı [jaɾdɯm'ʤɯ] -
12 assistance
-
13 see through
yardım etmek, destek olmak, yarı yolda bırakmamak, sonuna kadar götürmek, yarım bırakmamak, arasından bakmak, içini görmek, yetmek (para), işini görmek* * *aklından geçeni gör* * *1) (to give support to (a person, plan etc) until the end is reached: I'd like to see the job through.) birine sonuna kadar yardım etmek/desteklemek2) (not to be deceived by (a person, trick etc): We soon saw through him and his little plan.) gerçek niyetini/iç yüzünü anlamak -
14 anbieten
an|bietenI vtdarf ich Ihnen ein Glas Wein \anbieten? Size bir bardak şarap ikram edebilir miyim?;jdm seine Hilfe \anbieten birine yardım teklif etmek3) ( vorschlagen) önermek, teklif etmekII vrsich \anbieten1) ( zur Verfügung stellen) hazır olduğunu bildirmek ( als olarak) (zu -e), kendini göstermek (zu -e);sie bietet sich als Vermittlerin an aracı olarak hazır olduğunu bildirdi;sie bot sich an, ihm zu helfen ona yardım etmek için hazır olduğunu bildirdidiese Lösung bietet sich an bu çözüm akla yatkındır -
15 عون
Iعَوْن1. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme2. hizmetAnlamı: birine yarayan bir işi yapma3. muavenetAnlamı: yardım4. ianeAnlamı: yardım5. muavinAnlamı: yardımcı, yardım eden6. aveneAnlamı: yardakçılar7. sayeAnlamı: koruma yardım8. himmetAnlamı: yardım, kayırma9. medetAnlamı: yardım, imdat10. yardım11. imdatAnlamı: yardım işareti12. destekAnlamı: dayanak, dayakIIعَوَّنَ1. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak2. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek -
16 помогать
1) yardım etmek / göstermek; yardımcı olmakпомога́ть кому-л. деньга́ми — birine para yardımında bulunmak
помоги́ мне встать — kalkmama yardım et
я помогу́ твоему́ го́рю — senin derdine bir çare bulurum
э́та кни́га помогла́ мне в рабо́те — bu kitap işimde bana yardımcı oldu
э́той беде́ не помо́жешь — bu derdin çaresi yok
слеза́ми го́рю не помо́жешь — погов. ağlamak para etmez
2) iyi gelmek; kâr etmekэ́то лека́рство помога́ет от ка́шля — bu ilaç öksürüğe iyi gelir
ско́лько я ни проси́л, не помогло́ — ne kadar rica ettimse de kâr / para etmedi
-
17 Freundschaftsdienst
arkadaş olarak yardım;jdm einen \Freundschaftsdienst erweisen birine arkadaş olarak yardım etmek -
18 assister
Iv tyardım etmekIIv i1 izlemek2 tanık olmak -
19 давать
vermek; getirmek,kazandırmak; atmak,vurmak; müsaade etmek,bırakmak* * *1) врз vermekдава́ть де́ньги — para vermek
дава́ть уро́ки — ders vermek
дава́ть конце́рты — konser vermek
дава́ть возмо́жность — olanak vermek
дава́ть взя́тки — rüşvet vermek
в тот день дава́ли "Оте́лло" — o gün "Otello" oynanıyordu
э́то не ка́ждому дано́ — bu herkesin harcı / kârı değildir
не ка́ждому поэ́ту бы́ло дано́... —...mak her şaire nasip olmamıştır
2) ( приносить как результат) getirmek; kazandırmak; vermekдава́ть при́быль — kâr getirmek
дава́ть хоро́шие урожа́и — iyi ürünler vermek
со́лнце даёт тепло́ — güneş ısı verir
золота́я меда́ль даёт (кома́нде) пять очко́в — altın madalya beş puandır
это тебе́ ничего́ не даст — bu sana hiç bir şey kazandırmaz
э́тот го́род дал (ми́ру) мно́гих изве́стных учёных — bu şehirden birçok ünlü bilim adamı yetişmiştir
э́то расте́ние цвето́в не даёт — bu bitkinin çiçeği olmaz
3) ( наносить удар) atmak; vurmak4) в сочетании с некоторыми сущ. (производить делать)дава́ть знак / сигна́л — işaret vermek
дать два вы́стрела — iki el ateş etmek
дава́ть звоно́к — zil çalmak
5) vermekдава́ть обеща́ние — vaatte bulunmak, vaad etmek
дава́ть указа́ние — talimat vermek
дава́ть разреше́ние — müsaade vermek, müsaade etmek
6) (позволять, предоставлять возможность) müsaade etmek; bırakmak; часто переводится глаголом понудительного залогадай пройти́ — müsaade et de geçeyim
он не дал мне отве́тить — cevap vermeme vakit bırakmadı
не дава́ть спать кому-л. — birini uyutmamak
он не даст нам встре́титься — bizi görüştürmeyecek
не дать вспы́хнуть войне́ — savaşın patlamasına yol vermemek
он не дава́л себя́ сфотографи́ровать — fotoğrafını çıkartmazdı
дава́ть вы́пить — içirmek
дава́ть поню́хать — koklatmak
мы стара́лись не дать ему́ оторва́ться / уйти́ вперёд (о гонщике) — onu kaçırmamaya gayret ediyorduk
7) разг. ( определять возраст по внешнему виду) göstermekему́ бо́льше 20 (лет) не дашь — 20 yaşından fazla göstermiyor
8) разг., повел., в соч.дава́й дружи́ть — gel dost olalım
дава́й потанцу́ем / танцева́ть — gel dans edelim
дава́й пиши́! — haydi yaz!
дава́йте рабо́тать вме́сте — gelin beraber çalışalım
дай, ду́маю, пойду́ посмотрю́ — gidip bakayım dedim
дава́й я тебе́ помогу́ — yardım edeyim sana
••дать знать кому-л. — birine duyurmak
недоста́тки даю́т себя́ знать — eksikler kendini duyuruyor
он прие́хал, не дав знать — habersiz geldi
он не дал себе́ труда́ поду́мать — düşünmek zahmetine girmedi
дава́ть кому-л. поня́ть — ihsas etmek
дава́ть сло́во — söz vermek
дать себе́ сло́во не... — bir şeye tövbe etmek
дава́ть показа́ния — ifade vermek
-
20 proposer
См. также в других словарях:
imdat etmek — tehlikede olan birine yardım etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yardakçılık etmek — birine kötü işlerde yardım etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kol kanat olmak (veya germek) — (birine) yardım etmek, korumak, himaye etmek Sade çocuğuna değil, eşine de kol kanat gerer, ona da analık eder. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yulumak — birine yardım etmek; birini yağma etmek, II I, 90, 91bkz: yol ıtmak, yoluşmak, yolutmak, yulıtmak, yuluşmak,yulutmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kollarını açmak — 1) (birine) içtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ve dostluğunu göstermek O gün ... bütün bir yıl dargın durduklarına kollarını açarlardı. H. Taner 2) (birine) korumak, yardım etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıyak yapmak — argo (birine) maddi ve manevi destek olmak, yardım etmek O kadar uzatmayalım bu işi, sana bir kıyak yapalım. T. Yücel … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sığınmak — e 1) Tehlikelerden kaçarak güvenilir bir yere çekilmek 2) Korunmak amacıyla bir yere veya birine başvurmak, başkalarının yardım ve korunmasına ihtiyaç duymak Karı koca o evlerden birinde bir odacığa sığınmıştık. R. N. Güntekin 3) Genellikle… … Çağatay Osmanlı Sözlük